Tüm dünyanın şiddetli bir ekonomik süreçten geçtiğini belirten Türkiye İş Bayanları Derneği (TİKAD) Lideri Nilüfer Bulut, ekonomik gündeme dair değerlendirmede bulundu.
Bulut, “Bu zorluklara karşı da hükümetimiz uzun vadeli plandan sapmadan gereken tedbirleri almaktadır. Kur Muhafazalı Mevduat, gelire endeksli senet uygulamaları başta olmak üzere atılan adımlar iktisatta yaşanan dolarizasyonu bilakis çevirmeyi başarmıştır” dedi. Pandeminin sırf bir sıhhat krizi olmadığını ekonomik boyutta da çeşitli krizlere yol açtığını söyleyen Bulut, “Salgın müddetince dünya yalnızca bir sıhhat krizi ile değil, tıpkı vakitte tüm ekonomileri olumsuz etkileyen, arz-talep istikrarını ve tedarik zincirlerinin işleyişini bozan global bir ekonomik krizle de baş etmeye çalışmıştır” diye konuştu.
TÜKETİM ORTAMI BÜYÜMEYİ DESTEKLEDİ
Salgın sonrası tüketim ortamının büyümeyi desteklediğini belirten Bulut şu tabirleri kullandı: “Salgının tesirlerinin yeterlice azalmaya başladığı 2021 yılının ikinci yarısı itibariyle bu tüketim ortamı büyümeyi desteklemiştir. Hızlanan büyüme temposu ise başta petrol fiyatları olmak üzere tüm emtia fiyatlarında talep dayanaklı bir artışa neden olmuştur. 2021 yılının Eylül ayında 70 Dolar seviyesine yükselen petrolün varil fiyatı 2022 yılı başına yanlışsız gelindiğinde 100 dolar düzeyine çıkmıştır. Böylesi bir süreçte tüm dünyada besin ve güç kesimleri açısından kıymetli tedarikçiler olan Rusya ve Ukrayna ortasında başlayan savaş, talep taraflı bu enflasyonist baskıya bir de maliyet baskısı eklenmiştir. Salgın nedeniyle tedarik zincirlerindeki olağanlaşmanın şimdi başladığı bir periyotta ortaya çıkan bu savaş, global enflasyonun beklenenden çok daha yüksek düzeylere yükselmesine neden olmuştur.”
YOL AYRIMI VURGUSU
“Salgın ve sonrasında ortaya çıkan bu ekonomik şartlar, ülkeleri iktisat siyasetinde bir yol ayrımına getirmiştir” diyen Bulut şöyle devam etti: “Birinci yol, ana siyaset yaklaşımı yükselen enflasyonla uğraş için üretim, yatırım ve istihdamı ikinci plana atan klasik faiz artırımlarıdır. İkincisi ise ekonomik dönüşüm sürecini devam ettiren, düşük faiz ile yatırım, üretim ve istihdamı önceleyen ekonomik siyaset yaklaşımıdır. Bu yol ayrımında Türkiye, kendine has ekonomik şartları da dikkate alarak ikinci yolu tercih etmiştir.”
BÜYÜME SÜRÜYOR
Hükümetin iktisatta önemli sorumluluklar aldığını vurgulayan Bulut, “Kur muhafazalı mevduat, gelire endeksli senet uygulamaları başta olmak üzere atılan adımlar iktisatta yaşanan dolarizasyonu aksine çevirmeyi başarmıştır. 1 trilyon TL’ye yakın mevduatın toplandığı kur muhafazalı mevduat eseri bu noktada Rusya-Ukrayna savaşı ortaya çıkana ve ABD Merkez Bankası’nın enflasyonla baş etmek üzere faiz artırım sürecinin başladığı nisan ayına kadar kurda, ülkemizin muhtaçlık duyduğu istikrarı sağlamayı başarmıştır. Takip eden periyotta artan güç fiyatlarına bağlı olarak yükselen Döviz talebi ve ABD Merkez Bankası’nın attığı faiz artırım adımları ise kurda yine bir üst harekete neden olmuştur.” dedi. Bulut şu tabirleri kullandı:
“Yine dövizdeki artışı Türkiye iktisadının uzun vadeli gayeleri için fırsata çevirmek üzere harekete geçen hükümetimiz, dış ticaretin kalıcı bir biçimde fazla vermesine odaklanan siyasetlerini da çeşitlendirmeye devam etmektedir. Cumhuriyet tarihi ihracat rekorlarının kırıldığı, ekonomik büyümenin salgın devrinde dahi devam ettiği, salgın sonrasında ise güçlendiği bu devrin meyveleri yakın bir vakitte ortaya çıkacaktır. Bu noktadan sonra Türkiye iş dünyasına ve iş bayanlarına düşen bu uzun vadeli dönüşüm sürecinde elini taşın altına koymaktır.”
