Ünlü direktör Osman İmtihan, GÜNAYDIN’a çok özel açıklamalarda bulundu. “Benim durduğum yer aşikâr, yıllardır ürettiğim projeleri de herkes görüyor” diyen İmtihan, PKK ile uğraş eden askerlerimizi husus alan birinci diziyi kendisinin yaptığını söyledi. “Sakarya Fırat dizisi terör örgütüne karşı askerlerimizin yaşadıklarını anlatıyordu” diyen İmtihan,‘Yalnız Kurt’ için 40 yıllık meslek hayatımda birinci kere entelektüel kesitten bu kadar çok geri dönüş aldım’ diye konuştu.
Atv ekranlarında yayınlanan ‘Yalnız Kurt’ büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Geçtiğimiz günlerde dizide yer alan PKK ve Öcalan sahnesi, toplumsal medyada gündem oldu. ‘PKK’yı eleştirmek yerine olumlayan sahneler var’ diyenler bile oldu. Bu hususta ne söylemek istersiniz?
Bu tezlere lakin gülerim. Benim durduğum yer belirli. Yıllardır ürettiğim projeleri de herkes görüyor. PKK ile çaba eden askerlerimizi bahis alan diziyi birinci ben yaptım. Sakarya Fırat dizisi terör örgütüne karşı askerlerimizin yaşadıklarını anlatıyordu. Yalnız Kurt’u eleştirenler yalnızca sahnelere bakarak yapmasın bunu, tümünü izleyip yorumda bulunsunlar. Dizimiz aslında devletimizin terör örgütleriyle nasıl gayret ettiğini anlatıyor. O yüzden bu tenkitleri ciddiye almıyorum.
‘Yalnız Kurt’ ile ilgili nasıl dönüşler alıyorsunuz?
40 yıllık meslek hayatımda birinci kez entelektüel kısımdan bu kadar çok geri dönüş aldım. Çok hoş reaksiyonlar geliyor. Yakın Türkiye tarihi üzerine baş yoran seyircilerimiz var. Düzgün ki bu türlü bir projeyi hayata geçirdim diyorum. Ezber bozan işler yapmaya çalıştım daima, bu dizi de bu türlü değerlendirilmeli. Bugüne kadar yaptığım her işte yerli olmaya ve kültür genlerimizden beslenmeye çalışıyorum. Reyting almak için dizi yapmam. Shakespeare diyor ki; ‘Tiyatrodan anlamayan kalabalıklara oynamaktansa, anlayan üç şahsa oynamayı tercih ederim’. Benim için de o denli.
‘DEVRİMCİ İŞLER YAPTIM’
‘Yalnız Kurt’ NATO’ya karşı da net bir duruş sergiliyor. Siz bu açıdan neler söylemek istersiniz?
Her vakit anti-emperyalist, milliyetçi hal içinde oldum. ‘Yalnız Kurt’ da anti-emperyalist tutumumun en yüksek dozda olanıdır. Sanat dünyasının büyük bir çoğunluğu solcu kısımdan oluşuyor… Ben, solcuyum diyen kısımdan çok daha devrimci biriyim. Çok daha devrimci işler yaptım. ‘Uzun Hikaye’ sinemamın Strasbourg’daki gösterimden sonra grupla yemeğe gittik. Çok sevdiğim arkadaşım Reis bana, ‘Abi, biz sosyalist sinemacılar olarak hiçbirimiz bu türlü güler yüzlü bir sosyalist karakterin sinemasını yapamadık.
Bunu yapmak da bir faşist olarak sana düştü’ dedi. Ben de ‘Ne hoş Reis, demek ki ben sizden daha devrimciyim’ dedim. Yalnız Kurt’ta Uğur Mumcu, Gaffar Okan kıssasını yaptım. Hrant Dink’i de yapacağım. Bence bu isimler Türkiye’nin yalnız kurtlarıdır. Bu ideolojik bir telaffuz değil, Türkiye’nin yazgısıyla ilgili. Günümüzde Türkiye artık bağımsız olmayı seçti ve tam bağımsızlık yolunda da gidiyor, buradan da dönmeyecek. 7’den 70’e bunun farkındayız.
Milliyetçiliği faşist olarak algılayan bir kesim de var. Fikirleriniz neler?
Ben milliyetçi biriyim. Milliyetçilere faşist diyenlerin bence kendileri faşisttir. Özgürce düşünmeyi kapatmak için faşist damgasını yapıştırıyorlar. Tam da bu damgalama tutumu faşizmdir. Herkes özgürce düşünmeli ve fikirlerini söylemeli.
‘KAHRAMANIM BAYRAKTAR’
Tam bağımsızlık yolunda gidiyoruz dediniz. Savunma sanayimizi bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, savunma endüstride bağımsızlığını ilan etme noktasına geldi. Bu çok kıymetli bir kademe. Evvelden yüzde 70-80 oranında dışa bağımlıyken artık yüzde 70 oranında savunma alanında bağımsız bir ülke pozisyonuna geldik. Benim de bir kahramanım var. Kahramanım Selçuk Bayraktar. Dizide savunma sanayimizle ilgili mevzuyu Metehan’a bağladım. Metehan ıslıklı oku icat etmiştir. Bunu icat ettikten sonra da Türkler imparatorluklar kurmuştur. Bugün de savunma endüstride yapılan her atılım bence Metahan’ın ıslıklı oklarından biridir.
Dizide FETÖ’yü de anlatıyorsunuz…
Dizide ‘Keskin feraset keramete nal toplatır’ kelamına her kısmın bitişinde yer veriyoruz. Bu dedemin kelamıdır. Ferasetle davranarak, bir yerlerden keramet bekleyenlere büyük bir tokat indirildi. Türkiye ferasetle baktı ve bu FETÖ belasından kurtuluyor. Amerika, Gülen’i verse bu terör örgütü bitecek mi? Öcalan’ı verdiler, PKK bitti mi? Hayır bitmedi. Bunlar tekrar ve diğer bir biçimde yapılanmaya çalışacaklar. Değerli olan ferasetle yaklaşmak. Dizide bunu anlatıyoruz.
‘HER VAKİT AKILLA HAREKET EDEN BİRİYİM’
Toplum olarak 15 Temmuz için bile ortak noktada buluşamıyoruz…
Bu toplumsal ayrışmanın bir sonucu. Bu ayrışma ülkemize büyük ziyan verir. 15 Temmuz’un gerçekliğini gölgeliyor. FETÖ yıllarca Allah ile aldatmaya çalıştı insanları. Feraset ile bakarak bunun üstesinden gelmeliyiz. Akılımızla hareket etmemiz gerekiyor. Ben hayatım boyunca bu türlü davranmaya ihtimam gösterdim.
Kardeşimin, başından geçen bir olayı anlatmak istiyorum. 28 Şubat sürecinde kardeşim GATA’da doçentti ve münasebet gösterilmeksizin atıldı. Akşamına bana telefon etti, çok üzgün ve sonluydu. Biraz konuştuk, tam telefonu kapatmadan ondan bir ricada bulundum ve şöyle söyledim: ‘Ait olduğun kuruma sakın buğuz etme, makus bir şey söyleme. Hatta kırgın olsan bile kalbinden de buğuz etme. Senin kovulma kararını veren makamda oturan bir paşa. O koltukta oturan kişi TSK demek değil. TSK üzere 2000 küsur yıllık bir tarihe sahip bir kurum. Peygamber ocağıdır. Kalbinden bile makûs bir fikir geçirme.’ Orhun Abideleri’ni okuduysan, Metehan’ın yaptıklarına baktıysan aslında bunu görürsün. Bunu kaybetmemeliyiz. Yalnız Kurt’a da bu yanımızı hatırlatmaya çalışıyoruz.
SANATÇI ÖZGÜR OLMALIDIR
‘Sanatçı muhalif mi olmalı?’ tartışması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanatçı bence muhalif olmalıdır fakat bundan daha hakikat olan sanatçı özgür olmalıdır. Özgür olsun ki, toplumların niyetini tetikleye bilsin. Ülkede yaşayan insanların algısını değiştirip, geleceğe taşısın. Ancak sanatkarın emperyalizmin hizmetine girmesini de asla düşünemem. Ben de karşım. Bu ülkede toplumu çok önemli biçimde etkilemiş bir hareketin neye mal olduğunu 15 Temmuz’u gördükten sonra bile tam olarak anlatamamıştık. Aslında bunu haber programları ile anlatamazdık. Yalnız Kurt ile bunu anlatmaya çalışıyoruz.
ÖNEMLİ OLAN DERİNLİK
Diziye kıyasla sinemaya daha az yoğunlaştınız. Neden?
Dizi ve sinema sineması yapmanın ortasındaki farklılıkları uzun uzun konuşuruz. Metin Erksan benim hocamdı. Onunla da bunu konuşmuştuk. Hocam çok kıymetli bir şey söyledi: ‘Elinizde senaryonuz varsa, teknik takımınız varsa, oyuncularınız varsa esasen bu yaptığınız sinemadır. Öyküyü ister televizyonda aktarırsın, ister beyaz perdede, fark etmez.’ Her hafta bir sinema sineması çekiyoruz aslında. Önemli olan bunu ne kadar derinlikli yaptığındır. Biz de her hafta mana derinliğini kaybetmeden dizi çekiyoruz. Bu da kolay değil elbette.
KIBRIS’TA BİR SİNEMA ÇEKMEYİ DÜŞÜNÜYORUM
Yeni bir sinema projeniz var mı?
Evet. Kıbrıs’ta bir sinema çekmeyi düşünüyorum. Bir aşk kıssası çekmek istiyorum. Kıbrıs yaralı bir coğrafya. Bu yüzden bir aşk kıssası yakışır.
Mesleğinizde keşke yapmasaydım dediğiniz bir projeniz var mı?
Yapmasaydım dediğim bir işim olmadı. Pars Kiraz Operasyonu isimli sinemam teknik açıdan da çok değerli bir işti ancak başarısız oldu. Bu sinemadan ötürü iflas da etmiştim. Dünyada muvaffakiyet oranı, yaptığınız işlerin beşte üçü güzel ise muvaffakiyettir. Bu türlü bakmak gerekiyor.
