Ayşe Özdemir – Sayın Mustafa Oğuz, Rumeli Hisarı’nda konser izlemek hakikaten büyüleyiciydi. Siz bu büyüyü nasıl yarattınız?
Daha evvel de konser düzenliyordum ancak asıl 80’li yıllarda başladı. Uzun bir müddet Timur Selçuk resitalleri yaptım. Daha evvel de benim gençliğimde açık hava sinemalarında konserler düzenleniyordu. Lakin ben daima Rumeli Hisarı’nı düşündüm. Rumeli Hisarı’nda orta ara konser düzenliyordum lakin daima şeyi düşündüm, niçin bu türlü devamlılığı olan konserler olmasın burada dedim. Zira orası çok büyülü bir yer ve 1140 kapasiteli bir yer, o periyot için ülkü bir kapasiteydi. 1989’da başladım Rumeli konserleri tertibine,10 yıl sürdü. 1999’da ayrıldık oradan.
Rumeli Hisarı konserlerinin muvaffakiyetini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rumeli Hisarı’ndaki tüm gayemiz, yeterli bir konser programı yapabilmekti. Yeterli bir konser programı için tüm sene titizlikle çalışırdık. Mesela her yaz iki tane çok gişe yapması değerli olmayan ancak çok bedelli konserlere kesinlikle yer veriyorduk. Zira o konserler ziyan etse de bütününde programda bir kaliteyi oluşturacaktı. Programın bütününe, Rumeli Hisarı’na gitmeyi isteyecek bir talep uyandıracak mı diye bakıyorduk. Burada bir şey var hissini yaratabilecek miyiz, bütün derdim buydu. Ve biz bunu oluşturduk.
Tertip olarak farklı olmayı da hedefliyordunuz…
İkinci dikkat ettiğimiz şey içerikti. Her sanatkarın Rumeli Hisarı’nda vereceği konserin içeriğine de dayanak oluyorduk. Kesinlikle bir koro konuluyor, dans konuluyor yani o sanatkarın öteki bir yerde yaptığı konserden farklı bir performans olmasına ihtimam gösteriyorduk. Böylelikle her sanatçı da yıllar içinde Rumeli Hisarı’ndaki konserine farklı hazırlanmaya başladı ve vakitle tüm bunlar birbirini etkileyerek Rumeli Hisarı’nda diğer bir izleyici kitlesi oluştu. Bu da sanatkarları daha ihtimamlı olmaya itti ve sonunda herkes Rumeli Hisarı’nda çıkmak ister hale geldi. Bu yüzden çok tenkit aldım, zira sanatçı seçimini ben yapıyordum, bir heyet yapmıyordu. Benim tek kriterim ise yeterli bir konser olmasıydı.
Rumeli Hisarı konserlerde tıklım tıklım doluyordu.
1997 yılında Rumeli Hisarı’na sığamamaya başladık. Bir de tenkitler başlamıştı, Rumeli Hisarı’nda çıkmak isteyen birçok sanatçı oluyordu, ben kimsenin yaptığı müziği asla küçümsemem, müzik tiplerini ayırmam lakin Rumeli Hisarı’nda hedeflediğimiz bir kitle vardı. Bu gayeye uymayacak bir şeyi programa koymak istemedim. Bugün mesela “Mor ve Ötesi” konserinde de gördüğümüz üzere diğer bir ruh o. Rumeli Hisarı’nın alternatifi olarak Gülhane Parkı konserleri oluyordu. Oraya da öteki bir kitle gidiyordu, doğal bütün İstanbul bizim hemşehrimiz. Rumeli Hisarı’nın da hitap ettiği bir kitle vardı ona nazaran program yapıyordum ben açıkçası. 97’ye geldiğimizde hem bu biçim baskılar başlamıştı hem de biz oraya sığamaz olmuştuk, 1200 kişilik yere. Bu nedenle 1997’de Sezen Aksu ve Goran Bregoviç konserlerini Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’na aldım. Zira Rumeli Hisarı’nın kapasitesi yetmiyordu. 20 konser yapıyorduk Sezen ile 1200 kişilik Rumeli Hisarı’na 2500 kişi giriyordu çayırlara oturuyorlardı, talebe yeniden yetişemiyorduk. Böylelikle Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’na geçtik.
Rumeli Hisarı’nda hangi sanatkarlar konser vermişti?
Tarkan, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nilüfer, Mazhar Fuat Özkan çıktı Rumeli Hisarı’nda, çıkmayan kalmadı ki. Yabancı sanatkarlardan da Georges Moustaki, José Feliciano… Sonra Harbiye Açık Hava’ya geçince orada kapasite 4 bine çıktı. 97’de Harbiye’ye geçtik. 98’de Rumeli Hisarı’na da devam ettik, 99’da Rumeli Hisarı’nın tahsisini bizden aldılar. Çok fahiş bir parayla Uzanlar orayı aldı, tamamı fake bir kontratla, hiç para da ödemediler. Biz Açık Hava’ya geçtik ancak sarsıntıdan ötürü 18 Ağustos 1999’da konserleri bitirdik. Akabinde devam ettim fakat 4 yıl evvel sıkılıp bıraktım. En son “Sezen’li Yıllar” konserini yaptım. Sezen’in sahneyi bırakma konserlerini bir arada yaptık, ben de bıraktım o da bıraktı.
Birbirinizden mi etkilendiniz?
Yok o denli bir şey de yoktu ancak sonra yapmak istemedim. O devirde Ülker Arena’da çok başarılı bir Andrea Bocelli konseri yaptık, son yaptığım bir konser de Sezen ile ilgili, Londra Royal Filarmoni Orkestrası, Sezen Aksu bestelerini çaldı Güçlü PSM’de. Bu da 4 sene oldu. Erdal Kızılçay, Londra Royal Filarmoni’ye nazaran 20 bestenin aranjmanlarını yapmıştı. Bıraktıktan sonra ortada Londra’da konser düzenliyorum. Vakit zaman Londra’da vakit geçiriyorum, orada sıkılmayayım diye, gittiğim vakit konser düzenliyorum. Londra’da bir şirket kurdum, 5 şov yaptık. Selda Bağcan, Sıla, Mazhar Fuat Özkan, Kardeş Türküler, Cem Yılmaz gösterisi yaptık. Tekrar Londra’da bir şeyler yaparım.
‘Yatırım yapıp sistem aldım’
Mustafa Beyefendi, konser organizatörlüğü ve sanatçı menajerliğindeki muvaffakiyetinizin sırları neler?
Bölümde ne eksikse onunla ilgili çok çaba verdim. Ben başladığımda teknik, ses, ışık sistemleri bugünkü düzeyde değildi, yatırım yaptım, sistem aldım, bu sistemleri kuran şirketlere dayanak oldum. Bugün harika düzeyde ses sistemleri olan şirketler var, birçoklarının kurulmasında katkım var. Bilet satışı çok büyük problemdi, Cem Hakko bize bilet satışları için ‘Vakkorama’lar ile çok dayanak vermişti. Biletix”in kurulmasında çok büyük katkım oldu, ortak olarak başladım sonra etik olmaz diye ayrıldım, artık 2 – 3 firma daha var bunu yapan. Bölüme çok büyük hizmet verdim, paklık ve güvenlik şirketini birinci biz kullandık konserlerde. Kulis ikramlarına birinci biz başladık. O devir İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV ) Genel Müdürü Görgün Taner ile birbirimizi çok destekledik, onun da çok büyük emeği vardı Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda. Oranın çatısını, kulislerini Garanti Bankası’nın takviyesiyle İKSV ile birlikte biz yaptık.
Kuruçeşme’de Mahsun coşkusu
Demirören Medya Grubu’nun medya sponsorluğunda, Poll Production tertibi ile gerçekleşen “Paraf Kuruçeşme Açıkhava Konserleri” evvelki akşam Mahsun Kırmızıgül’ü ağırladı. Mahsun Kırmızıgül 16 yıl sonra Kuruçeşme’de verdiği konserle hayranlarına kavuştu. Sanatçı, biletleri günler öncesinden tükenen konserde, müziği ve öyküleri harmanladığı “Anlatacaklarım Var” isimli gösterisiyle sevenlerine hem bir müzik ziyafeti yaşattı hem de onları vakitte seyahate çıkardı. Mahsun Kırmızıgül “Gül Senin Tenin” müziğiyle başlayan konserinde geçmişten günümüze en sevilen müziklerinin yanı sıra Neşet Ertaş, Erkin Koray, Edip Akbayram, Barış Manço üzere pek çok usta ismin yapıtlarını de seslendirdi.
‘Konsere biletsiz kaçak girmiştim’
Mustafa Oğuz’un konser tertiplerini devrettiği, Most Production’da yetişen Turgut Kerki, artık yılda 500 konser ve şov düzenleyen Kerki Solfej’in sahibi. Kendisini hâlâ Mustafa Oğuz’un asistanı olarak hisseden Turgut Kerki anlattı: “Ben işe 1991’de 17 yaşımdayken Rumeli Hisarı’na konser izlemek için kaçak girerek başladım. Catering şirketinin çalışanlarıyla birlikte suları taşıma karşılığında içeri girdim. Birinci gün Most Production’un takımına alındım. Mustafa Beyefendi 4 yıl evvel işi bana devretti. Takviyesini sürdürse de kendisinin eksikliğini daima hissediyoruz. Tüm mesleği Mustafa Oğuz’dan öğrendim.”
‘Egemen Bostancı’dan çok şey öğrendim’
1986’da kaybettiğimiz devrin ünlü müzikal imalcisi Hükümran Bostancı, 1980’de Şan’da sahnelenen “Hisseli Mükemmeller Kumpanyası” müzikalinin yapım koordinatörlüğünü Mustafa Oğuz’a vermişti. Bu çalışmayla gruba katılan Oğuz, “Egemen Bostancı’dan hayal kurmayı, hayallerinin peşinden gitmeyi, takipçiliği öğrendim. Lakin hesap bilmezdi, sanatkarlara borçlu kalırdı, para trafiğini çeviremezdi. Ben sanatçıya hiçbir vakit borçlu kalmadım, borç alarak bile sanatkarın parasını vaktinde ödedim” dedi.
‘Kökün çok sağlam olmalı’
Mustafa Oğuz’un gençlere tavsiyeleri ise şöyle: “Çalışmak ve kendini geliştirmek. Kökün sağlam olmazsa birinci rüzgârda savrulur gidersin.Sonra adalet duygun çok düzgün olacak. Kimsenin emeğini yemeyeceksin, adil davranacaksın herkese. Sağlam olacaksın, ayrıntıcı olacaksın, her ayrıntısı önemseyeceksin. Çalışanlara çok saygılıyım lakin birkaç kere söyleyip de yapılmadığını görünce 3 – 4 sefer delirdiğim olmuştur. Bu yüzden Almanya’da 80 bin euro kaybetmeyi göze alarak konser iptal etmişimdir.”
